Narlıdere Tarihi
Narlıdere, İzmir metropol ilçeleri içinde yeşil dokusunu koruyan tek ilçe. Tarihsel dokusunu da koruyabilen tek metropol ilçe diyebiliriz. İlçenin kurucu halkı Tahtacı Türkmenleri aradan geçen 250 yıllık sürede varlıklarını korumayı başardılar. Şüphesiz ilçenin kentleşme sürecinin gerektirdiği kimi süreçleri yaşamak zorunda kaldılar. Yaşayacaklar da. Ancak kendi içlerine kapalı yapıları, onların çözülme sürecini geciktireceklerini de gösteriyor.
Narlıdere'nin tarihi, bir yanıyla İzmir'in tarihsel geçmişi ile içiçe. Bu nedenle Narlıdere tarihi incelenirken ikili yönüyle ele alındı. Bu sayıda çalışmanın ilk bölümünü, yani İzmir'in tarihsel geliçme süreci içindeki kısmını, sonraki sayılarda ise Narlıdere'nin yerleşim sürecini ele alacağız.
Narlıdere ile ilgili yakın tarihte yazılmış üç kitap var. Narlıdere Belediyesi yayınlarında çıkan NARLIDERE kitabı. Prof. Dr. Bilge Umar'ın kaleminden çıkan bu kitap ilçemiz konusunda yazılmış en yetkin ve ayrıntılı kitap. Umar, kitapta Narlıdere'nin uzak tarihini İzmir'le birlikte ayrıntılı bir şekilde incelerken, İlçenin kurucusu Tahtacılar'la ilgili bilgileri de Rıza Yetişen'in TAHTACI AŞİRETLERİ adlı kitabından aktarmakta.Yine Narlıdere Belediyesi ve Narlıdere kaymakamlığının Narlıdere ile ilgili yayınladıkları kitaplarda da UMAR ve YETİŞEN'den faydalandıklarını görmekteyiz.
Rıza Yetişen'in Tahtacı Aşiretleri ve Murat Küçük'ün Cemaatı Tahtacıyan adlı kitapları daha çok Tahtacı toplumunun folklorik bir incelemesi niteliğinde. Ancak, her iki araştırmacı da bu incelemelerinde Narlıdere tahtacılarına da yer verdikleri için Narlıdere'nin kültürel tarihi açısından yararlanılabilecek kaynaklar. Biz de bu çalışmada özellikle Bilge Umar ve Rıza Yetişen'den faydalandık. Ayrıca Narlıdere Ses gazetesi ve Narlıdere Halkevi için geçmiş yıllarda yaptığım bir çalışmadan da yararlandığımı belirteyim.
Narlıdere, adını, Yukarıköy'ün kenarından geçen Ali Onbaşı Deresinin kıyısındaki bahçelerde bir zamanlar var olan Nar ağaçlarından almıştır. İzmir'in 10 km. batısında Çeşme yolu üzerinedir.
İlçenin bulunduğu bölgeyi Romalılar AKHİLLEİON diye adlandırmaktadır. Batı Anadolu ve Akdeniz havzasının en eski halklarından olan Luvi'lerin dilinde "su geçidi, boğaz" anlamlarına gelmektedir. Aynı kelime Osmanlılarda ise Sancak Kale, günümüzde Yeni Kale olarak ifade edilmektedir. İlçe tarihi, İzmir'in tarihi ile atbaşı gitmiştir. Antik çağda (İ.Ö. 2 bin yılları) Luvilerin bölgede egemen olduğu Hitit yazıtlarında belirtilmektedir. İ.Ö. 8.yüzyıl'dan itibaren Hellen kültürü bölgeye yerleşmeye başlamıştır. Bu yüzyıldan sonra bölge 5.yüzyıla kadar Lidya ve Pers egemenliğinde kaldı. 4. Yüzyılda Makedonya Kralı Büyük İskender'le birlikte Hellenistik çağ başlamıştır. 2.yüzyılda Romalıların, Roma İmparatorluğunun bölünmesiyle Bizanslıların egemenliği altında kalmıştır. 1071 yılında Selçuklu Beylerinden Çaka bey tarafından ele geçirilen bölge, daha sonra Selçuklular, Bizans, Ceneviz ve Rodos Şövalyeleri arasında el değiştirmiştir. Selçuklu Devletinin yıkılmasından sonra Aydınoğulları topraklarına katılan yöre daha sonra Osmanlı egemenliğine girmiştir. Osmanlı Devletinin Ankara Savaşını kaybetmesiyle tekrar Aydınoğulları'nın eline geçen bölge 2.Murat döneminde Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1472 yılında bölgenin Venedik saldırısına uğramasıyla İzmir büyük ölçüde tahrip olmuştur. 1666 yılında şimdiki YENİKALE mahallesi içinde kalan Sancakkale, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz donanması tarafından iki kez topa tutulur. Birinci saldırıda ölen subay ve erlerimiz Narlıdere şehitliğinde gömülüdür. Kale Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış ve 1688 depreminden sonra birkaç kez tamir görmüştür. 15 Mayıs 1919'da Yunan işgaline uğrayan yöre 9 Eylül 1922'de kurtarılmış ve 12 Eylül 1922'de Albay Çolak İbrahim ile Yüzbaşı Kemal'in birlikleri düşmanı bölgeden tamamıyla temizlemiştir.(1)
Narlıdere ile ilgili bilinen ilk belgeler 13 ve 27 Kasım 1886 ile 27 Şubat 1887 tarihli devlet belgeleridir ki, bu belgelerde Narlıdere ismi geçmektedir. (2) Bu belgeler Yeni Kaleyi çevreleyen bataklıkların kurutulması çalışmalarından bahsetmektedir.
Narlıdere'nin ilk yerleşik halkı, ilçenin bugün Narlı Mahallesi sınırları içinde kalan Yukarı Köy'e yerleşen Tahtacılardır.
Yukarı Köy, bugünkü Narlıdere'nin kurulduğu bölgedir. Burası Tahtacı kavminin Horasandan geldiği bilinmektedir. Horasan'dan Adana'ya, oradan da Ege'ye uzanan bu kavmin daha sonra başta Narlıdere olmak üzere Egenin çeşitli bölgelerine yerleştikleri bilinmektedir. 160 yıl önce kurulduğu tahmin edilen köy halen varlığını sürdürmekte.
Yukarı köy'de dede vekilliği yapan Aydın'lı İbrahim ise, Narlıdere adının Ali Onbaşı deresinin kenarındaki nar ağaçlarından geldiğini söylüyor. Köye tahminen 200 yıl önce Horasan'dan 4 hanelik sülalenin geldiğini, bunların ARAPLAR Sülalesi, ABDALLAR Sülalesi, YANYATIRLAR Sülalesi, MELEMENLİLER Sülalesi olduğunu ve bunların Narlıdere'yi kurduğunu söylemektedir.(3)
Rıza Yetişen'in kitabına aldığı bir belgede Ceyhan İlçesine bağlı bir köy olan Durhasan köyünden Narlıdere'ye gelindiği anlaşılmaktadır. Durhasan Dede evlatları Ali Dinçel ve Hüseyin Tunçel'in Adana Müzesi Müdürlüğünden bilgi istediği, verilen bilgiden de Durhasan Dede'nin Horasan'lı olduğu, türbesinin aynı adlı köyde bulunduğu, Ali Dinçel ve Hüseyin Tunçel'in amcaları Abidin efendi tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Burdan da anlaşılacağı gibi Narlıdere ve yöre Tahtacıları Horasan kökenlidir. Naldöken, Narlıdere, Yakapınar, Doğançay, Bademler, Uzundere, Güzelbahçe'nin Yaka mahallesi, Cumaovası'nın Karakuyu mahallesi, Kemalpaşa'nın Kızılcalı köyü, Bayındır'ın Kızılağaç köyü Tahtacıların yaşadıkları ve birbirinlerine doğrudan ya da dolaylı olarak akraba oldukları yörelerdir. Sayılan yerlerin ilk üçü Yanyatır oğullarının (dedelerinin) oturdukları yerlerdir.
Narlıdere Tahtacılarının da ataları olan Yanyatırlar Horasan, Basra, Bağdat, Selmanpak, Samara ve Meşhed üzerinden, Musul hattından Nusaybin'de Zeynel Abidin'in ziyaretini yaptıktan sonra Mardin, Maraş yoluyla Adana'ya gelirler. Ancak Adana derebeyi Hızır Paşa ile çatışınca Ege bölgesine göç ederler. Durhasan dede ve karısı orda ölür. Durhasan dedenin türbesi Durhasan köyündedir. Karısı ise Kozak Bağyüzü köyüne gömülür. Oğlu Kürklü Hasan Efendi Kemalpaşa'nın Kızılüzüm mevkiinde, birlikte geldikleri Aşık Ethem de Akhisar'ın Kocaova köyünde yatmaktadır. Kürklü Hasan Efendinin oğlu Hızır Efendi ise Narlıdere'de aile mezarlığında yatmaktadır. (4)
Dedelerden Abidin Ağa (Koca Şıh) köyün kuruluşu hakkında şunları söyler:
...Menemen'li Alice adında biri vardı. 90 yaşlarında idi. O anlatırdı:
“Bu köyün yerine Tozlu Yurt derlerdi. Tek tük armut ağacı ve pek çok hayıt vardı. Tahtacılar şehre giderlerken burda konaklarlardı. O zaman burda da bir toprak dam vardı, şimdiki Ali Babanın evinin olduğu yerde” diye anlatırdı...Rıza Yetişen, köyün tarihi ile ilgili şu bilgileri vermekte.
"Köyün 160 senelik olduğu tahmin ediliyor. Eskilerin söylediğine göre, önceleri Arap Deresinde yaşarlarmış. Eşkiyaların şerrinden şehre yakın yerlerde yerleşmeye başlamışlar. Eskiden odunculuk yaparlarmış. Bu köyde iş hayatı, diğer köylere göre değişik durumdadır. Öteki köylerde işe gitme çoğunlukla erkeklerindir. Burada daha çok kadınlar işe gider, erkekler gezer veya kahvelerde otururlar, çok içki içerler ve bu yüzden de öteki köylerden daha yoksuldurlar. Sokakta ve hatta işte güçte yalınayaktırlar ya da takunya giyerler. İçlerinde durumu çok iyi olanlar da vardır. Fakat bu durum 40 yıl önce idi. Şimdi durum çok iyidir, erkekler de çalışır olmuşlardır."(5)
Koca Şıh Abidin Ağanın oğullarından Ali Üryan; Bilge Umar'a yaptığı açıklamada dergahın yanıbaşındaki aile mezarlığında dedesi Feyzullah Efendi, babasının anası Servinaz Hanım, aileden Durhasan Efendi ve Halil İbrahim efendinin yattığını söylemekte. Dergahı babasının yaptırdığını; kerestelerin Antalya'dan deniz yoluyla, sofanın taban döşemesindeki Malta taşlarının da Malta'dan deniz yoluyla getirildiğini açıklıyor.
Narlıdere, aynı zamanda civar bölgelerde yaşayan Tahtacıların çekim merkezi durumundadır. Bölgenin Alevi olarak tanınması dolayısıyla Anadolu'dan göç eden diğer Alevi aileleri de yerleşim yeri olarak Narlıdere'yi tercih etmişlerdir. Bugün de nüfus yapısı itibarıyla ilçede ağırlıkla Alevi inancına sahip vatandaşlar yaşamaktadır. Zamanın tüm yıpratıcılığına rağmen Tahtacılar için bugün de Yukarı Köy YURT konumundadır. Günümüz şartlarında dağılmaya yüz tutsa da içe kapalı yapılarını kısmen koruyan Tahtacılar da yaşlılar geleneklerini sürdürmeye çalışmakta. Ancak inançlarını sürdüremedikleri, ya da bu şansı bulamadıkları da bilinmekte. Narlıdere Tahtacı kültüründen bugüne iki şey kalmıştır: Narlıdere Samahı ve Tarihi Cemevi. Cemevi bugün sadece tarihsel bir yapı işlevini taşımakta. İnançlarını yaşatmaya çalışan kimi Tahtacılar, ilçede kurulu Alevi dernek ve vakıflarında bunu ifade etmeye çalışıyor. Narlıdere'nin tarihsel dokusu içinde Tahtacı kültürünün önemli bir yeri olduğunu ifade ederken, bu dokunun gelecek kuşaklara bir kültür mirası olarak aktarılması için herkese görev düşmekte.
Narlıdere'de Türkmen yerleşiminin Tahtacılar'la başladığını belirtmiştik. Bize göre tarihsel olarak Narlıdere, Tahtacıların kurduğu ve yaşadığı bölgedir. Aşağıköy, Ortaköy ve Yeniköy daha sonra kuruldu. Bu köyler bugünkü Narlıdereyi oluşturmaktadır. Dört köyden Yukarı Köy'ü Tahtacılar, Aşağı Köy'ü Bayatlar kurdu. Ortaköy ve Yeniköy'ü Rumlar'ın kurduğu söylenmektedir. Ancak bu konuda günümüze ulaşan hiçbir belge, yapı, mezarlık vb. sosyal ve tarihsel emareler bulunmamaktadır. Daha çok aktarımlardan ibaret iddialar var. Narlıdere'de bugünkü Oğuzhan İlköğretim Okulu'nun bulunduğu bölgeden Çamlık'a kadar olan 6-7 dönümlük yerde bir Rum mezarlığı olduğu söylenmektedir. Ancak bu mezarlık 60'lı yıllarda Karabağlar mezarlığına taşınr. (*) Bugün bu bölge yerleşim bölgesidir.
Çeşme'ye kadar Rumların yerleşip yaşadığı bilinmektedir. Bu konuda tarihsel işaretler de bulunmakta. Özellikle günümüze ulaşmayı başarmış yer isimleri bunu doğrulamakta. Rıza Yetişen, Narlıdere'yi anlatırken Katırcı Yani adlı bir Rum eşkiyadan bahsetmektedir.
Bölgede bugün varlığını sürdüren Tahtacılar, Bayatlar, Yörükler ve Balkan göçmenleri Narlıdere tarihinin esas dokusunu teşkil etmektedir. 1950'li yıllardan itibaren de Anadolu kaynaklı göçler başlar. Anadolu'nun kuzey, doğu ve güneydoğu'sundan akan bu göçler de Narlıdere'nin yakın tarihine damgasını vurur. Biz Narlıdere tarihinin uzak kesiminden başlayarak coğrafya esasına göre bu unsurları incelemeyi sürdüreceğiz. Geçen sayıda Tahtacıları incelemiştik. Bu sayıda ise Tahtacılarla ilgili eksik kalan birkaç bilgiyi de aktardıktan sonra diğer kesimleri inceleyeceğiz. Yine bu sayıda Özer Yetişen tarafından derlenen bir Tahtacı seceresi de yayınlıyoruz. İlginizi çekeceğini umuyoruz.
Tahtacıların Yukarı Köy'de yerleşmeden önce, Çatalkaya'ya çok yakın bir düzlük olan Külefli Yaylasında yerleştikleri iddia edilmektedir. Hatta burda Külefli Baba yatırı bulunduğu ve yakın tarihe kadar Tahtacıların kurbanlarını burada kestiği, 3-4 gün süren Muhabbet Cem'lerini yaptıkları aynı kaynaklarca söylenmektedir.(*) Külefli Baba'nın kim olduğuna dair elimizde bir bilgi yok.
Ağırlıkla Yukarı Köy'de yaşayan Yörüklerin bölgeye ne zaman geldikleri konusunda elimizde bir bilgi yok. Hayvancılık ve meyve-sebze üretimi ile uğraşan Yörükler Ali Onbaşı deresinin yukarı kesimlerini mesken tutmuşlardı. Bugün ise Narlıdere'nin çeşitli bölgelerine dağılmış durumdalar.
Aşağı köy: bugünkü Yenikale Mahallesi sınırları içinde yer almakta olup, yerli halkı Bayat aşiretindendir. Köye Tahtacılardan sonra yerleşmişlerdir. Bayat aşireti de, Tahtacılar gibi Alevidirler. Ancak geleneklerinde Tahtacılar'la ayrılık gösterirler ve onlar gibi Yanyatır ocağına da bağlı değildir.
Onların Narlıdere'ye yerleşme biçimi ise ilginç. Ali Sarp anlatıyor:
"Yukarı Narlıdere'ye, bizim atalarımız, Horasan Tahtacıları gelip yerleşmişler. Sonra onlar gibi Alevi Türkmen olan, Bayat Türkmenleri, şimdi Altı Evler denen yöreyi yurt edinmek istemişler. Ama Tanrının hikmeti, altıncı evden sonra kim ev yaptıysa, yani yedinci, sekizinci evi yapmaya girişenler, hep ölmüş. Bayatlı'lar, burada bir uğursuzluk var diye, biraz ilerdeki düzlüğe göçüp Aşağı Narlıdere'de yerleşmişler. Onlara biz, Arzumanlı deriz."(6)
Bayatlar, Narlıdere'ye topluca yerleşmedi, farklı zamanlarda üçer beşer aile olarak geldiler. İzmir'de de dağınık bir şekilde yerleştiler. Bornova, Karagöl, Çamlı, Ulamış ve Narlıdere gibi bölgelere yerleştiler. Narlıdere'de ilk yerleştikleri bölge Yukarı köy'ün batısına düşen Ören bölgesidir. Yani bugünkü Altıevler mahallesinin bulunduğu yer. Bu bölgede o zaman bir Bayat mezarlığı olduğu söylenmektedir. 60'lı yıllarda bu mezarlık kaldırılır.
Bilindiği gibi eski Narlıdere'de tarım bağcılığa dayanmaktaydı. Üzümler kurutulup çuvallara basılır, sonra İzmir'e gönderilirdi. Üzümleri İzmir'e develeriyle taşıyanlar da Bayatlardır. ( *) 40'lı, 50'li yıllarda bağcılığın yerini narenciyenin almasına kadar deve ile yapılan bu taşımacılık sürmüştür.
Bağcılıkla birlikte yapılan sebze üretimi de o dönem önemli bir yer tutar. Hatta Sancakkale civarında yetişen bakla “kale'nin bakla” namıyla İzmir'de ün salmıştır.
Orta Köy: Orta Mahalle olarak da bilinen ve Çamtepe Mahallesi sınırları içinde kalan bölgenin ilk yerlileri Rumlar'dır. Mübadele sırasında Rumlar giderken, yerlerine Makedonya, Gümülcine, Arnavutluk ve Yugoslavya'dan gelen göçmenler yerleştirilir.
Yeniköy: Bugünkü Ilıca Mahallesi sınırları içinde olup, Rumların boşalttığı ve yerlerine Balkan göçmenlerinin yerleştiği yer.Yine Ali Sarp Ortaköy ve Yeniköy için de şunları anlatıyor:
"Orta Narlıdere ile, şimdiki Ilıca Mahallesinin yerinde bulunan Yeniköy, Rum köyü idi. Şimdi askeriyenin bulunduğu arazide, yani Abdullah Ağa Çiftliği diye bilinen yerde de, Rum köyü vardı. Çeşme'ye kadar küçüklü büyüklü yerleşimlerin hepsi Rum köyü idi. Rumlar, 1922'de gittiler."(7)
Evet! Balkan göçmenlerinin de yerleştirilmesi ile birlikte bugünkü Narlıdereyi oluşturacak yerleşimin bir ayağı daha tamamlanmıştır. Eksik kalan diğer ayak ise 1950'li yıllardan itibaren başlayan ve 1980 li yıllarda doruğa ulaşan göçlerle tamamlanacaktır. Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan esen göç rüzgarları Narlıdere'ye bugünkü halini verecektir.
Balkan göçmenleri, ilçenin sosyal hayatına kolaylıkla uyum sağlar. Kent kültürüne kolaylıkla adapte olurlar. Ekonomik hayata etkileri daha büyük olur. Narenciyeye ve seraya dönüşen tarımsal üretim, göçmenlerin de bilgi ve çalışkanlıklarıyla birleşince Narlıdere, İzmir'in önemli bir tarım merkezi haline gelir.
Balkanların çeşitli yörelerinde gelen göçmen nüfus, bir süre sonra nerden geldiklerine bakılmaksızın tek bir isimle anılmaya başlarlar: Arnavutlar!
Arnavutlar, Narlıderenin siyasal hayatında da etkili olurlar. Dürüstlükleri ve çalışkanlıkları ile sevilirler, saygı görürler. Narlıdere'yi yöneten siyasal kadrolar içinde yer alırlar. Belediye meclis üyelikleri ve son olarak Belediye Başkanlığına kadar birçok görevi yürütürler. 18 Nisan 1999 Yerel seçimlerinde Belediye Başkanı olan Abdül Batur, Balkan kökenli bir ailedendir. Halen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ahmet Priştina'da keza Balkan göçmeni bir ailedendir. Diğer ilçe Belediye Başkanlarının kökenini bilmemekle birlikte, sadece Narlıdere'de değil, İzmir'de de Balkan göçmenlerinin sosyal, siyasal ve kültürel yaşamda ciddi ağırlıkları bulunmaktadır.